BEŞİKTAŞ HATIRALARI
Beşiktaş’ın Kuruluşu Mustafa Kemal’e Güç Verdi
“Mustafa Kemal, Erkanıharbiye’nin 3. sınıfına gelmişti. Bazen sabahlara kadar uyumuyor, “Hürriyet ve İstibdadı düşünüyordu. Bu arada Mektebi bitirdikten sonra kurmayı düşündüğü Vatan ve Hürriyet Cemiyeti ağır ağır kafasında şekilleniyor, mezun olacak arkadaşlarını bu doğrultuda hazırlıyordu. İşte tam bu günlerde bir haber aldı. Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü (1903) kurulmuştu. Subay ve Saray’a yakın kişilerden oluşan bu kuruluş, Mustafa Kemal’in ilgisini iyice çekti. Nasıl olmuştu da Yıldız Sarayı’na yüz metre mesafedeki Osman Paşa Konağı’nda gençler biraraya gelmiş; Saray hafiyelerinin gözlerinin önünde sportif faaliyetlerine girişmişlerdi? Mustafa Kemal’i o günlerde sportif çalışmalardan çok, Saray’a karşı oluşturdukları fikirler ilgilendiriyordu. Mustafa Kemal, kurucularının Zabit, yaptıkları sporların güreş, eskrim, gülle, aletli jimnastik, boks, halter, barfiks olmasından dolayı da Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü ile ilgilenmişti. Fakat O’nu daha çok ilgilendiren, bu gençlerin istibdadı yenerek biraraya gelmeleriydi. Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü’ne bağlılığı arttı.”
Mustafa Kemal: “Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü kadar olamadınız...”
... Mustafa Kemal Şam’da Vatan ve Hürriyet’i kurduktan sonra 1907 yılında Selanik’e gelerek İttihati Terakki’ye katıldı. Yaptıkları toplantıda, Cemiyet’i şiddetle tenkit ediyor, “Beşiktaş Osmanlı Terbiye-i Bedeniye kadar olamadız. Programınız ve lideriniz yok” diyordu. İşte o günleri, Mustafa Kemal’in çalışma arkadaşlarından Mithad Şükrü şöyle anlatıyordu:
“Gençlik, ne büyük bir kuvvetmiş meğerse. Damarlarımızda kan yerine alev aktığı günler, Selanik’te bütün arkadaşlar hep biraradayız. Sık sık toplantılar yapıyoruz. En büyük zevkimiz, Saray idaresine rahatça atıp tutmak. Bu atıp tutmalar, Padişah’a uzaktan yumruk sallamalar, bereket versin ki evimizin dört duvarını aşmıyor. Yanya birahanesindeki buluşma yerimize Mustafa Kemal de sık sık geliyor.Bazen kızardı; -Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü kadar olamadınız – derdi.”
Beşiktaşlı sporcuların söylediği Marş, Mustafa Kemal’i duygulandırdı
... Çanakkale Zaferi’nin kahramanı Mustafa Kemal, Edirne’de 16. Kolordu Kumandanlığına tayin edildi. Mustafa Kemal, İstanbul’a geldiği gün geceyi Pera Palas Oteli’nin 201 nolu odasında geçirdi. Ertesi gün, bir yıldan beri yüzünü göremediği annesi Zübeyde Hanımefendi’nin Beşiktaş Kulübü yanındaki evine koştu. Mustafa Kemal evinin arka kapısından Beşiktaşlı sporcuların idman yaptığı sahaya çıktı. Ve yine Beşiktaş Kulübü’ne arka kapısından girdi. Burada bulunan idarecilere validesine gösterdikleri yakın alakadan dolayı teşekkür etti. Mustafa Kemal, Beşiktaş’ın yeni lokaline hayran kalmıştı. Kulüp lokalinde o sırada kılıç, eskrim, güreş, boks idmanları yapılıyordu. İdarecilerden Cami Bey, Ahmet Fetgeri Bey, Fuat Bey kulübün 1903 kuruluş günlerinden bu yana Zabit arkadaşlarıydı. Cami Bey, 1908 Meşrutiyet döneminde Yüzbaşılıktan ayrılarak Meclisi Mebusan’a Fizan Mebusu olarak girmişti. Kulüp’te hem güreşiyor, hem de bu sporun hocalığını yapıyordu. Mustafa Kemal uzun süre idarecilerle hasbıhale idmanları izledikten sonra, evine döndü.Uyumaya çalışırken, birden Beşiktaş Kulübü’nden bir marş söylendi. Marşı belki de yüze yakın genç ve çocuk söylüyordu. Sözleri aynen şöyleydi.
Hayatı süsledik izharı ittihatla bugün,
Yolunda gençliğin ulvi değil miydi birleşmek.
Sebatı bayrağımız yaptık, i’tilamız için
Neticesiz ve boş olmaz sebatla hiçbir emek.
Dakikalar bize bir nağbe nişad olsun.
Kulübümüzde müceddet nücumu mevc vursun
Bu kainat bize hep gıpta ediyor isar,
Biz onbir arkadaşız, lakin arkamız daha var.
Bu zevk alemi dar zannedip de aldanalım,
Vekar hak gibi sakin, nezih ve saf olalım.
Fakat bu hal ile, kuvvet gibi cesur olalım.
Mustafa Kemal bu marşla duygulandı. Uykusu kaçmıştı. Daha dün kadar yakın, yaptığı savaşları, yanında şehit düşen er ve Zabitleri düşünüyordu. İşte dinlediği bu marş’ın şiiri de Çanakkale’de şehit düşen Beşiktaş futbol takımı kaptanı şair Kazım’a aitti.
“Efendiler, sizlerin ve sporcularınızın çalışmalarını dikkatle izliyorum...”
... Mustafa Kemal, Akaretler Caddesi 76 numaralı evinin arka bahçesine çıkarak istirahat ederdi. En büyük tutkusu hasır sandalyesine oturup, ağızlıklı sigarasını tüttürüp, annesi Zübeyde Hanımefendi’nin pişirdiği kahveyi yudumlarken Beşiktaş idmanlarını seyretmekti. Bitişiğindeki Beşiktaş Kulübü’nün arka kapısı da bu meydana açılıyordu. Mustafa Kemal burada, güreş, futbol, eskrim, gülle atma sporlarını bir biri ardına takip ediyordu. İşte gene böyle bir gündü. Beşiktaş jimnastik hocalarından Ahmet Fetgeri, güreş, Yüzbaşı Fuat da eskrim derslerini vermişlerdi. Mustafa Kemal onlara döndü, “Evime buyurunuz beyler” dedi. İki zabit jimnastik hocası, Mustafa Kemal’in sunduğu çayları yudumlarken, O şu konuşmayı yaptı:
“Efendiler,
Sizlerin ve sporcularınızın ciddi çalışmalarını, çeviklik, maharetlerini uzun zamandan beri büyük bir zevkle ayrıca dikkatle izliyorum.
Spordan yoksun olan bir gençlik, nasıl ki vatan müdafası sırasında etkili olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekamül ederse etsin, bedeni inkişafı noksan ve yetersiz olursa, o vücut o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz.
Bugün bünyemizde toplayıp ilmi metodlarla yetiştirmeye çalıştığımız bu gençler, tam anlamda bedenen ve fikren geliştikleri zaman vatan müdafasında, ilmi sahalarda olduğu gibi spor alanlarında da Avrupalı hasımlarına Türk’ün ölmez gücünü ispat edeceklerdir. Sizi candan kutlar, başarılarınızı her zaman duymak isterim.”
Samsun’a çıkarken, Beşiktaş Kulübü’ne veda etti
... 16 Mayıs 1919 günü Şişli’deki evinden erken uyandı. Samsun’a yola çıkacak olan Mustafa Kemal öğle yemeğinden sonra, yanına validesi Zübeyde Hanımefendi ile yaveri Cevat Abbas beyi aldı. Akaretler caddesindeki evine geldi. Şişli’deki pansiyon olarak tuttuğu evde otururken, Beşiktaş’daki evinde de kiracı olmaya devam etti. Bitişiğindeki Beşiktaş Kulübü’nün hocaları, sporcuları ve Zabit arkadaşları Mustafa Kemal Paşa’yı uğurlamak üzere kapısının önüne yığıldılar.
Paşa, “Validem Hanımefendi’yi sizlere bir kez daha emanet ediyorum. Gözüm arkada kalmasın” dedi.
Mustafa Kemal Paşa son kez, annesinin elini sokak kapısında öpüp ona sarılırken, Beşiktaşlılar haykırıyordu;
“Kalbimiz seninle Paşam. Bizi unutmayınız”
Mustafa Kemal Paşa otosundan: “Mutlaka... Mutlaka” diyerek el sallıyordu.
Zübeyde Hanım: “Paşa Hazretleri beni Kulübü’ne emanet etti...”
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışından günler sonraydı...
Zübeyde Hanımefendi’nin Beşiktaş Akaretler Caddesindeki evinin kapısını iki genç hanımefendi çaldı. Kapıyı Zübeyde Hanım açtı. Onları görünce sevinçle içeri buyur etti.
Bu iki genç hanıma kendi eliyle pişirdiği kahveleri ikram ederken ilk sözü, misafirlerinden daha yaşlı olanı aldı:
“Ziyaretimize hem sizin ellerinizi öpmek, hem de bir ihtiyacınız olup olmadığını sormak için geldik” dedi.
Zübeyde Hanım teşekkürle şu cevabı verdi:
“Paşa Hazretleri Anadolu’ya gittikten sonra sağolsunlar komşumuz Beşiktaşlılar hergün kapımı çalarak – Valide Hanım bir arzunuz, bizlere bir emriniz var mı?- diye sordular. Bana Paşa Hazretleri’ni hatırlatıyorlar. Onları çok seviyorum. İyi ki Selanik’ten doğruca buraya gelmişim. Paşa Hazretleri her zaman olduğu gibi bu defada cepheye giderken beni kulübüne emanet etti.”
Zübeyde Hanımefendi’nin iki misafirinden büyük olanı Muallime Şekibe Hanım’dı. Eşi Kurmay Albay Galatalı Şevket Bey tutukluydu. Zübeyde Hanım’ın ikinci misafiri Şekibe Hanım’ın kızkardeşi Muallime Adile Hanım’dı. Şekibe Hanım, Kandilli Kız Lisesi’nde Biyoloji muallimesi, kardeşi Adile Hanım ise Kumkapı İlkokulu’nun müdiresiydi. Adile Hanım’ın eşi de, Zübeyde Hanım’ın çok sevdiği Yüzbaşı Necati Bey idi. Bu sırada Necati Bey, Milli Mücadele için Anadolu’ya kaçmıştı. Zübeyde Hanım’ın gözlerinin önüne Selanik’ten kaçışı geldi. Necati Yüzbaşı, Zübeyde Hanım’ı lokomotifin kömürleri arasına saklayarak kışta kıyamette getirmişti.